🐲 Haset Etmek Ile Ilgili Hadisler Ve Ayetler
Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin."" (Haşr; 10) Bu yazı, dualar, haset ne demek, haset etmek nedir kısaca, haset etmek ile ilgili ayetler, hasetten kurtulmak için dua, kıskançlıktan kurtulmak için okunacak dua ile ilgilidir.
NisaSuresi, 128. ayet: Eğer bir kadın, kocasının nüşuzundan veya ondan yüz çevirip uzaklaşmasından korkarsa, barış ile aralarını bulup düzeltmekte ikisi için sakınca yoktur. Barış daha hayırlıdır. Nefisler ise 'kıskançlığa ve bencil tutkulara' hazır (elverişli) kılınmıştır. Eğer iyilik yapar ve sakınırsanız
Nazarve haset hakkında Hadisler; Zübeyr ibni avvam (r.a) efendimizden rivayetle Sizden önceki ümmetlerin hastalığı haset ve buğz dur. Allah'a yemin ederim ki sizler inanmadıkça cennete giremezsiniz birbirinizi sevin selamı aranızda yayınki dostluk sevgi yeşersin.
BABA KONULU AYET VE HADİSLER. AYETLER: “ Allah’a ibadet (kulluk) edin ve O2na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anneye-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya ve ellerinizin altında bulunanlara (köle, cariye, hizmetçi ve benzerlerine) iyi davranın! Allah kendini beğenen ve daima
2. Haset, sahibinin iyilik ve sevaplarını yer bitirir. 3. Allah'ın takdir ve ikramına razı olmamak demek olan hasetten sakınmak gerekir. 4. Müslümana nimetin takdirkârı olmak yaraşır. 5. Başkalarının sahip olduğu nimetlerin bir benzerinin de kendisine verilmesini istemekte (gıbta) herhangi bir sakınca yoktur.
Tayere, uğursuzluğa inanmaktır. Suizan, bir kimseyi kötü zan etmektir. Bu hadis-i şerif’ten anlaşılıyor ki, kalpte hased meydana gelmesi, haram değildir. Bundan razı olmak, devamını istemek, haram olur. Hadîka’da deniliyor ki, ‘Kalbe gelen düşünce beş derecedir: 1. Kalpte durmaz, atılır, buna ‘hacis’ denir. 2.
QHIMzK. Kıskançlıkla İlgili Hadisler Kısa,Kıskançlıkla İlgili Ayetler ve Hadisler,Kıskançlıkla İlgili Sözler Mevlana,Haset Etmekle İlgili Hadisler,Fesatlıkla İlgili Hadisler,Fesatlık-Hasetlik ve Kıskançlık... Hased ve kıskançlık’, başkalarını bulundukları durumdan dolayı kıskanmak, çekememek ve onların olmamasını istemek, demektir. Hased eden kimseye de Hasid’ denir. Haset, tedavisi mümkün olmayan en öldürücü ahlâk hastalıklarındandır. Fesat kimse başkasının iyiliğine ve elindeki nimetlere üzülür, hatta bu nimetlerin onun elinden gitmesini ister. Gitmediğinde üzüntüsü artar. Bu hususta denilir ki Hased öyle bir ruh hastalığıdır ki, ona hiç bir doktor çare bulamaz. Yeter ki Allah yardımı tahakkuk etsin.' Bu nedenle hased, Müslümanın hayırlı amellerini yok eden çok çirkin bir ahlâktır. Yahudi ve Hristiyanlar müminlere sürekli hased ederler. Kendileri îman edip Allah fazlından yararlanamadıkları için müminlerin Rabblerinden gördükleri hayırları izledikçe hasetleri artar. Müslümanlar aleyhine çeşitli entrika ve desiseler düşünürler. Halbuki Müslümanlar onların bu kötülüklerini hiç hak etmedikleri gibi tam tersi kendileri hakkında bile iyilik düşünürler. Kazdıkları kuyulara neticede hep kendileri düşerler. Fakat müminler arasında büyük sarsıntılara, karışıklıklara sebep olurlar. Bunların çoğunluğunun tam cezaları ise âhirette Cenab-ı Hakk tarafından verilecektir. Hasid, Allah Teâlâ’nın vermiş olduğu nimetin kıskandığı kimseden çıkmasını istediğinden hiçbir zaman rahat ve huzur içinde olmaz. Faydalı olmayan, zararlı olan bir şeyin bir insandan uzaklaşmasını istemek, hased olmaz, gayret olur. İlmini, mal ve mevki ele geçirmek, günah işlemek için kullanan din adamından ilmin gitmesini istemek gayret olur. Malını haramda, zulümde, İslâmiyeti yıkmakta, bid’atları ve günâhları yaymakta kullananın malının yok olmasını istemek de, hased olmaz, din gayreti olur. Bir kimsenin kalbinde hased bulunur, kendisi buna üzülür, bunu istemezse, bu günâh olmaz. Kalpte bulunan hâtıra, düşünce, günâh sayılmaz. Hatıranın kalbe gelmesi insanın elinde değildir. Kalbinde hased bulunmasından üzülmezse veya arzusu ile hased ederse günâh olur, harâm olur. Bu hasedini sözleri ve hareketleri ile belli ederse, günâhı daha çok olur. Hadis-i şerifde, “İnsan, üç şeyden kurtulamaz, suizan, tayere ve hased. Suizan edince, buna uygun harekette bulunmayınız. Uğursuz zan tayere ettiğiniz şeyi, Allah’a tevekkül ederek yapınız. Hased ettiğiniz kimseyi hiç incitmeyiniz!” buyruldu. Tayere, uğursuzluğa inanmaktır. Suizan, bir kimseyi kötü zan etmektir. Bu hadis-i şerif’ten anlaşılıyor ki, kalpte hased meydana gelmesi, haram değildir. Bundan razı olmak, devamını istemek, haram olur. Hadîka’da deniliyor ki, Kalbe gelen düşünce beş derecedir1. Kalpte durmaz, atılır, buna hacis’ Kalpte bir zaman kalır, buna hatır’ Yapmak ile yapmamak arasında tereddüt olunur, buna hadisü’n-nefs’ Yapması tercih edilir, buna Hemm’ Tercih kuvvetlenip karar verir, buna Azm’ ve Cezm’ denir. Kur'an-ı Kerim’de hased duygusu ve bunun doğuracağı davranışlar önemsiz sayılmamıştır. Gerek Hz. Âdem iki oğlu arasında cereyan eden beşeriyetin ilk cinayetinin1 ve gerekse Hz. Yusuf kardeşleri tarafından kuyuya atılması olayının2 asıl sebebini kardeşler arasında doğan hased duygusunun teşkîl etmesi gerçekten düşündürücüdür. Hz. Peygamber bütün günahların kaynağı olan üç şey arasında; İblis'i Hz. Adem secde etmemeye sevk eden kibri; Hz. Âdem yasaklanmış olan ağaçtan yemeye sevk eden hırsı ve Hz. Âdem iki oğlunun birbirleriyle dövüşüp kardeşini öldürmeğe ve kardeşlerinin Hz. Yusuf kuyuya atmaya sebep olan hased’i saymaktadır. Bunlardan kaçınmamızı istemektedir. Bu yüzden fesat, nefsin kınanmış olan kötü ahlâkındandır. Bol dua, zikir ve ibadete çok devam etmek suretiyle bunların yok edilmesine çalışmak gerekmektedir. Allah Teâlâ'nın uyarılarına ve tavsiyelerine dikkat edip uyanmak ve bu illetten kurtulmağa çalışmak bir görevdir. Hz. Yakup büyük oğulları, küçük kardeşleri Yusuf'a hep beraber tuzak kurup yapacaklarını yaptılar. Gayeleri Hz. Yusuf zelil etmekti. Allah ise Hz. Yusuf seçti. Ona nübüvvet ve saltanat verdi. Kardeşlerini ona boyun eğdirdi. Hükmü altına soktu. Hz. Yusuf hased etmelerinden dolayı hileleri kendi başlarına geçti. Bu ise Allah Teâlânın hikmetinin ve kudretinin apaçık bir delilidir. Kendini seven ve menfaatini bilen insan haset yolunu tutmaz. Çünkü haset başkasının saadetini çekememe yüzünden, insanın kendi ruh âlemini perişan etmesidir. Rakibine kızarak kendini bıçaklamak gibi bir şey. “Haset evvelâ hâsidi ezer, mahveder, yandırır. Mahsud hakkında zararı ya azdır veya yoktur.” Mektûbat Şunu unutmamak gerek Dünyevî bir nimete yahut üstünlüğe kavuşmak kişinin kemâline delil olmaz. Böyle olsa bütün zenginlerin salih, bütün fakirlerin fasık olması gerekir. Gerçek hiç de böyle değil. Dünya nimetleri bir imtihan aracı. Herkes bir türlü imtihan oluyor. Önemli olan bu yolculuğun sonudur. Bu dünyada meşru yolla zenginleşmeye yahut makam sahibi olmaya çalışmak elbette güzel şey. Ama hâdiselerde kader hâkim. Çok çalışmamıza rağmen dilediğimiz sonucu elde etmeyebiliriz. Ve rakibimiz bizi geçebilir. Üzerimize düşen görevi hakkıyla yerine getirdikten sonra, tevekkül yolunu tutma ve “hakkımda böylesi hayırlıymış” diyerek İlâhî takdire razı olma durumundayız. Aksi halde hasetle, ruh dünyamızı huzursuz kıldığımız gibi, sonunda şeytana alet olup kadere itiraz tehlikesiyle de karşı karşıya kalabiliriz.
Haset, kıskançlık ve bencillik ile ilgili hadisler nelerdir? Peygamberimizin haset, kıskançlık ve bencillik konuları hakkındaki bazı hadisleri...Peygamber Efendimizin haset, kıskançlık ve bencillik ile ilgili hadis-i şerifleri... HASET, KISKANÇLIK VE BENCİLLİK HAKKINDA HADİSLER Ebû Hüreyre’den nakledildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur “Zandan uzak durun. Zira zan, sözün en yalanıdır. Birbirinize kulak misafiri olmaya çalışmayın, birbirinizin özel hâllerini araştırmayın, birbirinizle üstünlük yarışı içine girmeyin, birbirinize haset etmeyin, birbirinize kin beslemeyin, birbirinize sırt çevirmeyin. Ey Allah’ın kulları! Kardeş olun.” Müslim, Birr, 28 *** Enes b. Mâlik’in bildirdiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur “Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki bir kişi iyilik namına kendisi için istediğini, Müslüman kardeşi için de istemedikçe iman etmiş olmaz.” Nesâî, Îmân ve şerâiuh, 19 *** İbn Mesut’un işittiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur “Ancak iki kişiye gıpta edilir. Bunlar, Allah’ın kendisine verdiği malı hak yolunda harcayan kimse ile Allah’ın kendisine verdiği ilim ve hikmete göre karar veren ve onu başkalarına öğreten kimsedir.” Buhârî, Zekât, 5 *** Ebû Hüreyre’nin naklettiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur “Bir kulun kalbinde iman ile haset bir arada bulunmaz.” Nesâî, Cihâd, 8 *** Enes b. Mâlik diyor ki Resûlullah bana şöyle buyurdu “Yavrucuğum! Kalbinde herhangi birine karşı zerre kadar bir aldatma, bir samimiyetsizlik hissi bulunmadan sabahlayabilecek ya da akşamlayabileceksen, bunu yap! Yavrucuğum! İşte bu benim sünnetimdir. Kim benim sünnetimi yaşatırsa, beni sevmiş demektir. Kim beni severse, cennette benimle birlikte olur.” Tirmizî, İlim, 16 *** Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Resûlullah şöyle buyurmuştur “Sizden biri, mal ve yaratılış bakımından kendinden daha üstün kılınan kimseyi baktığında, kendinden daha aşağıda olana da baksın!” Buhârî, Rikâk, 30; Müslim, Zühd, 8 *** Ebû Hüreyre’den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur “Hasetten sakının! Çünkü ateşin odunu yediği gibi haset de iyi amelleri yer bitirir.” Ebû Dâvûd, Edeb, 44; İbn Mâce, Zühd, 22 İslam ve İhsan
Haset ile ilgili sözler, Kıskançlık ve haset Sözleri, Haset ile ilgili ayetler, Haset insanlara Kapak Sözler, Haset ile ilgili atasözleri, Haset ile ilgili Hadisler, Başkalarının hayatını kıskanmak ile ilgili Sözler, Haset etmek ile ilgili atasözleri ve deyimler, Kıskançlık ile ilgili sözler, Haset Sözleri ve Mesajları, Hırs ve kıskançlık ile ilgili sözler
By - 11 Haziran 2017 Pazar - No Comments HASET VE KISKANÇLIK NEDİR Haset veya kıskançlık, bir kimsenin hayırlı bir işi veya evi, malı, mülkü, ilmi olsa, o kimseden bunların gitmesini, onda olmayıp, kendinde olmasını isteme olup, İslam'da hoş görülmeyen bir davranıştır. Haset duası olarak bilinen Ayet Haşr/10, Hz. Ebu Bekir hakkında nazil olduğu rivayet edildi. Sebebi nüzulu/iniş sebebi hususi bile olsa hükmü ve manası umumi olan bir duadır. İslam'ın ilk yıllarında çeşitli eziyetlere katlanmış ve bu yüzden Mekke'den göç etmiş olan Muhacirler ve onlara tarihte eşi görülmemiş kardeşlik örneğini sergileyen Medineli Ensar. Muhacir ve Ensar'dan sonra kıyamet sabahına kadar gelecek bütün Müslümanlar hep bu duayı yapacaklar, kendilerinden önce yaşamış olan din kardeşlerini hep hayırla yad edeceklerdir. Ayette geçen "ğıllen" kelimesi buğz etmek, haset beslemek, nefret etmek gibi manalara gelir. Buna göre Allah resulünün ashabı hakkında kalbinde kin, haset ve buğz bulunan hiç kimse bu duada kasdedilen müminlerden olamaz. رَبَّـنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذ۪ينَ سَبَقُونَا بِالْا۪يمَانِ وَلَا تَجْعَلْ ف۪ي قُلُوبِنَا غِلاًّ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا رَبَّـنَٓا اِنَّكَ رَؤُ۫فٌ رَح۪يمٌ۟ OKUNUŞU/TÜRKÇE; Rabbeneğfir lenâ ve li ihvâninel lezîne sebegûnâ bil Îmani velâ tec'al fî kulubinâ ğillen lillezîne âmenû, Rabbenâ inneke raûfür rahîm. MANASI "Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin."" Haşr; 10 Bu yazı, dualar, haset ne demek, haset etmek nedir kısaca, haset etmek ile ilgili ayetler, hasetten kurtulmak için dua, kıskançlıktan kurtulmak için okunacak dua ile ilgilidir. Share This Söz Harmanı I'SİTEMİZDE; en güzel dualar, ayetler, hadisler, altın sözler, anlamlı öğütler, altın tavsiyeler, aşk sözleri, aşk şiirleri, şairler ve yazarların hayatları, eserleri ve eğitim ders notları sizlerin istifadesine sunulmaktadır......
GÜNÜMÜZE VE ÖNÜMÜZE IŞIK TUTAN AYETLER VE HADİSLER AYET Ey iman edenler! Özü sözü bozuk birisi size bir haber getirdiğinde, onu etraflıca araştırıp inceleyin! Yoksa bilgisizlikle bir topluluğu suçlar da sonra yaptığınız şeye pişman olursunuz. HUCURÂT-6 İNİŞNUZUL SEBEBİ Peygamber Efendimiz müminlerden Velid bin Ukbe’yi Beni Mustalik kabilesine zekât memuru olarak görevlendirir. Bunu duyan kabile eşrafı Peygamber’in elçisine hürmet çin onu hep beraber karşılamak isterler. Velid’le bu kabile içinden bazıları arasında cahiliye döneminden kalma bir husumet vardır. Bu kuruntuyla Velid, Beni Mustalik kabilesinin niyetini anlamadan kendisini öldürmek için toplandıkları, toplanacakları vesvesesiyle oradan kaçar. Dönünce Peygambere ”Ey Allah’ın Resulü, onlar zekat vermek istemediler ve hepsi silahlanıp beni öldürmek istediler, ben de aralarından kaçtım” der. Bu duruma üzülen Peygamberimiz kabilenin üzerine bir ordu göndermeyi düşünür. Bunu haber alan Beni Mustalik kabilesinin ileri gelenleri olayın gerçekliğini bildirmek için bir heyet göndererek durumu Peygamberimize anlatırlar. Kendilerinin Peygambere ve elçisine hürmeten toplanarak zekatlarını vermek için elçiyi karşılamak istediklerini fakat elçinin kendilerini görünce panikle kaçtığını ve bu duruma anlam veremediklerini belirterek gerçeği ortaya koyarlar. Velid’in yanıltıcı yanlış beyanda bulunması ve bu yüzden az daha müslümanlar arasında yanlış anlamaların, düşmanlığın oluşacak olması Allah Resulünü üzer. Bu olay üzerine Allahu Teâlâ bu âyeti indirir. Burada emredilen; 1- Haber, bize yakın bizden birisinden gelmiş olsa bile tarafgirlik duygusuyla hemen inanmamamız, temkinli olmamız. 2- Yanlış, hatalı, eksik, ilaveli yada doğru olsa bile tek taraflı anlatıma güvenmememiz karşı tarafı da dinlememiz , 3- Hemen inanıp o inançla acele hüküm vermememiz gerektiğidir. Bizim kul olarak görevimiz; annemiz, babamız, kardeşimiz, eşimiz, yakın arkadaşımız dahi gelse bir kişi yada olay hakkında bir duyum alıyorsak Allah ın bu emrine uyup haberi araştırmak, doğrusunu öğrenmektir. Peki bize anlatılana araştırmadan olduğu gibi inanırsak ne olur? 1- Karşı taraf hakkında su-i zan etmiş oluruz. Su-i zan etmek haramdır. İslam’da bir kişi hakkında bilmeden sormadan peşin hüküm ön yargı sahibi olmak, mümin kişi hakkında kötü iş yaptığını düşünmek, müslümanın müslümana su-i zan etmesi yasaklanmıştır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki Suizan etmeyin. Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez. [Buhari, Müslim] 2- Eğer gelen haber yanlış eksik yada yanıltıcı biçimde ilaveli ve değiştirilmiş ise bu bir iftiradır. İftira da büyük günahlardandır ve haramdır. Genelde insanlar kendi nefislerine uygun gelen yönüyle haberi iletirler. Duygu , düşünce ve davranış olarak kendini haklı gösterecek kısmı anlatır, kendi haksızlığı ile ilgili kısma değinmez ya yüzeysel geçer ya es geçer. Karşı tarafın haklılığı ile ilgili kısma ise hiç değinmeyerek insanları yanıltır. Yada olayın bir kısmını eksik olarak doğru aktararak yanlış bir algı oluşturmak ister. Örneğin, iki alim düşünelim. Haberde 1. alimin okuduğu kitapların % 50 sinin dini ilimlerle ilgili olduğu 2. alimin okuduğu kitapların ise ancak % 25 inin dini ilimlerle ilgili olduğu belirtilir. Bu haber doğrudur ve insanlarda şöyle bir algı oluşturur. 1. alim 2. alime göre dini konularda daha yeterli ve uzmandır. Bu haber doğrudur ama oluşturduğu algı yanlıştır. Zira eksik doğru bilgi, yanlış bir algı oluşturmuştur. Aslında 1. alim toplamda 100 kitap okumuş ve bunun % 50 si yani 50 tanesi dini ilimlerle ilgilidir. 2. alim ise toplamda 1000 kitap okumuş ve % 25 i olan 250 tanesi dini ilimlerle ilgilidir. Dolayısı ile aslında 2. alim hem dini bilgilerde daha fazla kitap okuduğundan bu konuda daha yeterli hem de daha çok kitap okuduğundan aslında daha entellektüeldir. İşte haber doğru bile olsa eksik ve yanlı aktarıldığından karşı taraf ile ilgili iftira atmış olur ki iftirada büyük günahlardan biridir ve yukarıdaki ayet bu hususa da dikkat çekiyor. Bu durumda iftira haberine inanıp ortak olarak bizde bu büyük günaha ortak olmuş oluruz. 3- Son ihtimal diyelim ki söylenilenlerin anlatılanların tüm haberin hepsi eksiksiz objektif ve doğru olsun. Kuran aslında bu ihtimallerin hiçbirine değinmiyor, ne ihtimal olursa olsun gelen haberi araştırmamızı emrediyor. Allah ın bu emrine uymadık, denilene olduğu gibi anandık ve denilen de olduğu gibi doğru çıktı diyelim. Bu bizim Allah ın haberi araştırın emrine uymadığımız gerçeğini değiştirmez. Buradan zaten emre uymadığımız için günaha girmiş oluruz. Bununla beraber haber gerçek eksiksiz, ilavesiz, tek yönlü, nefsani olmasa tamamen doğru çıksa bile eğer genel toplumu ilgilendiren insanların faydasına olan bir haber değil sadece kişilerle ilgili ise ve kendisinden bahsedilen kişi bu konuşmayı duyduğunda rahatsız olacak, hoşnut olmayacak üzülecekse ki hiç kimse kendisi ile ilgili kötü zanna sebebiyet verecek bir konuşmadan hoşnut olmaz. O zamanda kişinin gıybeti yapılmış ve bizde bu gıybete ortak olmuş ve bir günah daha işlemiş oluruz. Zira gıybet hem Kur an da hem sünnette haramdır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın, arkasından çekiştirmeyin, gıybet etmeyin. Kim ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır? Bu tiksindiricidir. O halde Allah’tan korkun. [Hücurat 12] Peki Gıybet Nedir ? Hz. Ebu Hüreyre anlatıyor “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki “Gıybetin ne olduğunu biliyor musunuz?” “Allah ve Resûlü daha iyi bilir!” dediler. Bunun üzerine “Birinizin, kardeşini hoşlanmayacağı şeyle anmasıdır!” açıklamasını yaptı. Orada bulunan bir adam “Ya benim söylediğim anda varsa, Bu da mı gıybettir?” dedi. Aleyhissalatu vesselam “Eğer söylediğin onda varsa gıybetini yapmış oldun. Eğer söylediğin onda yoksa bir de bühtanda iftirada bulundun demektir.” Ebu Davud, Edeb 40, 4874; Tirmizi, Birr 23, 1935; Müslim, Birr 70, 2589. Gıybetten sakının; çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina edip tevbe eder de, [bir daha yapmazsa], Allahü teâlâ onun tevbesini kabul eder. Gıybet edilen, gıybet edeni affetmedikçe, affolmaz. [İbni Ebid-Dünya, Deylemi, Taberani, Beyheki, Tergib ve Terhib, İ. Şarani, İ. Gazali] Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler; bizleri birbirimizden soğutacak, toplumsal ve bireysel düşmanlıklara, kişiler ve toplumlar hakkında su-i zanlara sebebiyet verecek söz ve davranışlardan hep men etmiştir. Kur’an ın vermek istediği ana mesaj ana fikir budur. Malesef biz müslümanlar olarak bu ana mesajı pek anlayabilmiş değiliz. Bir menkıbe Bir âlim talebelerine Şafii mezhebinde alametlere bakarak kesin karar verilmez. Mesela bir köpeğin burnunda yoğurt bulaşığı varken evden çıktığı görülse, eve girince yoğurt çanağında köpeğin burnu kadar iz görülse, kesin olarak bu yoğurdu köpek yedi denemez der. Talebenin biri, içinden Bu kadarı olmaz diye hocasına itiraz eder. Hocası, o gence, bir koyun kesip getirmesini söyler. O da koyunu keser. O arada sıkışır, evin kenarındaki ormanlığa kolları sıvalı ve kanlı bıçakla gidip hacetini def eder. Zaptiyeler, yeni öldürülmüş bir adamın katilini ararken bunun eli kanlı bıçakla ormana kaçtığını görürler. Hemen bunu yakalayıp getirirler. O gece karakolda kalır. Sabah mahkemeye çıkınca, hakim, Bu genç, eli kanlı bıçakla kaçarken görülmüşse de, Şafii’de alametlere bakarak kesin hüküm verilmez. Bu genci serbest bırakın diye karar verir. Genç, hocasına yaptığı suizannın cezasını çektiğini anlar. Bir hikaye Dağ evinde, kocası yeni ölmüş tek başına yaşayan hamile bir kadın, kendisine arkadaş olması için dağda yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar. Gelincik kadının yanından bir an bile ayrılmaz. Evcil bir hayvan haline gelir. Bir süre sonra kadının çocuğu doğar. Gelincik zarar vermesin diye çok dikkat eder. Bir gün birkaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak zorunda kalır. Gelincikle bebek evde yalnız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer ve anne eve koşarak gelir. Gelinciği kanlı ağzındaki kanları yalarken görür. Anne çıldırmışçasına gelinciğe saldırır, hemen öldürür. O sırada içerden bebeğin ağlaması duyulur. Anne odaya girer. Odada beşiğin içindeki bebeğin yanında duran parçalanmış bir yılanı görür. Suizannını gerçek gibi başkasına söylemek de, yani söz taşımak da daha kötüdür.
haset etmek ile ilgili hadisler ve ayetler